31.05.2009

Nil Erkoçlar

0 Vakâ



Nil , 1986 senesinin 26. Mart gününde(cümleye bu kadar da garip başlanmaz ki) İstanbul'da doğdu.Suadiye Lisesi'nden 2002 yılında mezun oldu(hala o civarlarda görünür) ve daha sonra TÜRVAK'da Sinema Oyunculuğu okudu. Gaye Sökmen Ajans'a bağlı olan Nil, 10 yaşından beri tv dünyasında çeşitli projelerde yer almıştır. İlk olarak Hülya Avşar Molped rekamı ile televizyonda görünen oyuncu daha sonra dizi projeleriyle ekranda göründü. Sırasıyla 'Seni Yaşatacağım', 'Bütün Çocuklarım', 'Emret Komutanım', 'Üvey Aile' ve 'Elif' dizilerinde rol aldı. Ayrıca 'Sine Show' adlı programında sunuculuğunu yapmıştır.Golden Retriever cinsi köpeği vardır.Doğum gününde çekilmiş fotoğraflarını yüklerim yakında...

Oynadığı dizi film ve programlar

Seni Yaşatacağım 2002 özlem
Bütün Çocuklarım 2004 Irmak (Kanal d)
Emret Komutanım 2005 Foto Fato (Show TV)
Üvey Aile 2008 Özlem (Fox TV)
Elif 2008 Yağmur (atv)









































Voo-Doo Dollz, vol. #III

0 Vakâ
Bir ölümün anatomisi :

İçindeki sessizlikten artık ürkmeye başlamıştı;toz-duman içinde yolunu bulamıyodu ne kadar çabalasa da ve duyabildiği tek şey, rüzgarda uçuşan hiçliğin fısıldamasıydı... Cennete giden yolu göstereceğine inandırıldığı için takip ediyordu benliğini ama şimdilik görebildiği şeyler sadece karanlığın getirdiği gölgelerdi...

Vücudunun çeşitli mahallerindeki yaraları gördü,yaraların kanadığını farketti;parmağını daldırdı yaraya,derindi... Acıyordu...Daha da kanıyordu... Yarayı biraz daha büyütüp derinleştirdi.Sahip olduğu birkaç anıyı gördü içinde yaranın.Sanki başkasının vücuduymuş gibi,saldırırmışcasına açtı yarayı o güzelliğe ulaşıp dokunabilmek için ama o kadar kanamıştı ki artık dermanı kalmamıştı...

Üstelik her kan damlasında ışığını kaybediyordu anılar ve artık akıcak doğru-dürüst kan kalmamıştı damarlarında. Nefes almak nefes borusunu yakıyordu,gözleri kararmıştı,seyrek de olsa damla damla akıyordu kanı ama gülümsüyordu;cennetin bu olduğunu düşünüyodu,vardığını sanıyordu...

Oysa birkaç adım daha atsaydı,birazcık daha dayanabilseydi, güzel olanı güzel olduğu haldeki gibi bıraksa ulaşabilirdi sonsuz hâzza... Ama ona birazdan yitirlicek hafızadan başka bir şey kalmadı; muma üflendi,ışığı söndü,kanaması durdu...Öldü...

30.05.2009

Bir Starla Yaşamak

0 Vakâ
Okan Bayülgen ile aynı evdesin. Okan öğlen 3 sularında yeni uyanmış. Üstünde robdöşambrı, elinde kahve ile salona giriyor. Kahvaltıdan önce iki sigara içmiş bile. Jöle vurulmadığı için uzun saçları kabarık ve dağınık. Sana "günaydın" diyor. Sesi bu saatte biraz boğuk ama yine de etkileyici. "Sabah menemen yapmıştım, yersen biraz kaldı" diyorsun. "Aç değilim" diyor. Kütüphaneden bir kitap alıp koltuğa oturuyor. Bu Fransızca kitabı tanıyorsun. Geçen sene Paris'te bir sahaftan almıştı. 1840 basımı, sayfalar arasıda yazarın el yazısıyla aldığı notlar var. Biraz karıştırıp sonra sıkılıyor. "Dün izledin mi programı? Kötüydüm di mi? " diye soruyor. "Erken uyudum" diye cevaplıyorsun. Biraz bozuluyor sanki. Bozulduğunu anlayıp, "Kimler geldi" diye muhabbet açıyorsun. "Otuz tane adam geliyor, hangi birini aklımda tutayım" diye cevap veriyor. Birlikte gülüyorsunuz. Daha doğrusu o gülünce sen de mecburen ona katılıyorsun. Sonra birden "Okan!" diyorsun. "Ben artık ayrı eve çıkmak istiyorum." Bir sessizlik oluyor. "Neden?" diye soruyor Okan. "Bir problem mi var? Bilmeden seni mi kırdım?" "yapma Okan diyorsun, ne problem olabilir ikimizin arasında? Ama ben sıkıldım artık." Okan anlamaya çalışan gözlerle sana bakıyor. Devam ediyorsun. "Seninle ev arkadaşı olmak öyle zor ki...Bak, yanlış anlama ama evde atkıyla, ayakkabıyla geziyorsun. Gece oturuyorsun gündüz uyuyorsun. Ben erken uyanan insanım, sen yatıyorsun diye evde rahat hareket edemiyorum. Sonra yemek yapıyorum, tenezzül edip yemiyorsun. Menemeni küçümsüyorsun. Ayrıca içtiğin sigaradan evin perdeleri sarardı. Olmuyor Okan, seninle aynı evde olmuyor. Ben evden ayrılıyorum." Okan bir sigara daha yakıyor. "Nereye gideceksin?" diye soruyor. "Dayımın oğlu üniversiteyi kazandı. Onunla eve çıkacağım" diye cevap veriyorsun. Ayağa kalkıyorsun. Kelimeler boğazından zor çıkıyor. "Ben eşyalarımı topluyorum. Hoşça kal... Hoşça kal disko kralı!".. Sen giderken Okan ardından bakıyor. Bir sigara daha yakıyor. Demin yakmıştı zaten ama... Herhalde üzüntüden zihni bulanıyor.

Lombak
Sayı 97

29.05.2009

Voo-Doo Dollz, vol. #II

0 Vakâ
Bi lanetin anatomisi :

Bu hissi çok iyi biliyordu,eskiden de tatmıştı,tadı damağındaydı.İçinde sonsuz fısıldamalar esiyordu ve yatakta bi o yana,bi bu yana dönse de uyuyamıordu.En yakın dostu,biricik sevgilisi yalnızlığı olmuştu ama ona da danışmya korkuyordu...

Mutlu bi sonla bitmeyen romanında yardımcı karaketer olmakla geçmşti ömrü ve n'aparsa yapsın ana temaya yakışmıyordu,uyamıyordu ! Hisleri tamamen donmuş,düşünceleri terketmişti onu..Hissediyormuş gibi yapabilmeyi deniyordu,denemeyi deniyordu...


Düşlerden,kokulardan,yiyeceklerden tat almayı özlemişti,özlemeyi özlemişti ! Karar vereli bir şeylere,çok uzun zaman geçmişti ! Kararlarını uygulamayı,kararlarında yanılmayı bile hatırlamıyordu ! Elini neye atsa 'hiç' ediyordu,gün ışığı anlamını yitirmşti;yaşamını sağlayan şeylerin anlamları rüzgarla bir yerlere savrulmuştu 'kül' gibi..!

Gözlerini yumsa da,açsa da hep aynı tonlarda hayat.Tenine esip giden yel de,elini uzattığı şey de aynı soğuklukta...Yüzünü görmeye bile tahammülü yoktu,önce tüm aynaları kırdı,sonra da gördüğü camları parçaladı...Dayanamayp gözlerini oydu, suratını doğradı,dudaklarını dikti !

Günlerce yemeden-içmeden,kıpırdamadan durdu olduğu yerde öylece.Artık -birçok şey gibi- soluk alıp vermekten de vazgeçmşti.Evrimi aksine işlemeye başladı,sonra da kuruyup kapkatı kesildi...Daha sonra da etnik eşyalar mağazasında satışa sunuldu başka hayatlara kendi zehrini akıtması için...

"Bi yalnızlık bi lanet ise,bi lanet kaç kişiliktir..?Ya da kaç yalnızlık bi birliktelik eder ?!?"

Çanakkale Savaşı İçin 'Anlamsız' İbaresini Kullanmak

0 Vakâ
Galatasaray Kulübü, merkezi Avustralya Sidney’de bulunan Gallipoli Memorail Clup ile Çanakkale 18 Mart Üniversitesi tarafından düzenlenen 2009 Çanakkale Resim Yarışması’na destek veriyor.

Organizasyonun tanıtımı için Florya Metin Oktay Tesisleri’nde düzenlenen basın toplantısına Galatasaray Kulübü Başkanı Adnan Polat, Avustralya’nın Çanakkale Konsolosu Peter Rennert, Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ali Akdemir ile sarı-kırmızılı futbolcular Arda Turan ile Harry Kewell katıldı.

Adnan Polat, toplantıda yaptığı konuşmada, Galatasaray Kulübü’nün Çanakkale Savaşları’nda yer aldığını belirterek,
"Galatasaray Lisesi’ndeki anıtta savaşta şehit olan talebelerin isimlerini görebilirsiniz. O talebeler aynı zamanda Galatasaray futbol takımının da oyuncularıydı. Çoğu savaş nedeniyle Çanakkale’ye gitti ve şehit oldu"
dedi.


Polat, o dönemde savaşa katılan Avustralyalı askerlerin de Türk askerler gibi şehit düştüğünü ifade ederek,
"Bu anlamsız savaşın ardından dostluk tohumları filizlendi. Bu dostluk filizleri iki ülke arasında gelişirken, akan zaman içerisinde kaderin bir cilvesi olarak, Galatasaray takımında savaştan bu güne değişen şeylerin çok güzel bir sembolü oluştu. Bu sembol de Galatasaray takımında Avustralya Milli Takımı’nın yıldızı Harry Kewell ile Türk Milli Takımı’nın yıldızı Arda Turan’ın omuz omuza mücadele etmeleridir. Bu iki ülkenin çok güzel bir simgesi oldu."

dedi.
-----

Ümit ediyorum ki kastı "savaşın,savaşmanın anlamsızlığı"dır ama içimden "ya bi s*ktir git" demedim değil !..

Harf Soğukluğu

0 Vakâ
Bi insan "q,w,c,s,h" harflerinden birine veya tümüne, ya da herhangi sesli-sesiz bi harfe gıcık olabilir mi?!?

Cidden soruyorum bu soruyu,alakasız veya saçma bi konu olabilir ama bu hale gelmek de tirajıkomik bi durum ! Soruyorum size,bi insan nefret edebilir mi bi harften ?

Ya hangi ilgimi çeken konuya baksam o konuyla ilgili blog,resim,video veya yazılarda anlamadığım bi dilde bu harfler bütünü karşıma çıkıp tüm hevesimi kaçırıyo !

Net denen şey insanı kendine çekip yeni bi form katıyo olmalı ki,bu çekime kapılanlar kendini "bi öncü" sanıp ya da bu "öncülerin" peşi sıra yeni bi hal katma merakında Türkçe'ye... Tamam; noktalama veya imlâya dikkat etmeyebilirsin,mâlum, hızlı olmak gerekebiliyo bazen ama arkandan kim kovalıyo da yazan dışında kimse bişey anlamıyo yazılandan ?

Hepimiz yaptık bişeyler zamanında,kabul ama net dili diye bişey yok ki !.. Varsa da olsa olsa senin o an kullandığın dil olmalı ama bazı tipler var "özenti" veya "ezik diye adlandırılan,herif dışarda konuşurken bile "-yor" olarak konuşurken,yazarken başka bi forma geçiyo...

Konuştuğun gibi yazabilirsin,klavye hızın yüzünden eksik harf kullanabilirsin,eyvallah ama bi kelimeye yeni bi form katmak,yeni bi kelime türetmek bu kadar basit bi sebepten olmamalı ! "Türkçe,canlı bi dildir."den kasıt bu olmamalı ya !

Doluyum bu konuyla cidden !..

Örnek vermek isterdim ama örnek de veremiyorum,çünkü sabit bi halleri de yok bunların; herkes kendi kapasitesiyle "kendisini bişey uydurmaya koşullandırmış" gibi kan-ter içinde uğraşıyo sanki.

Anlamıyorum; yaşlanmadan "bu yeni nesili anlamıyorum"," bizim zamanımızda böyle miydi?" gibi cümleler sarfetmeye başladım artık ki cidden anlamıyorum bu durumu.. bizler mi farklı yetiştirildik,onlar mı ithal? Onların aileleri mi öğretti ya da bizim ailelerimiz mi yasakladı bunu ?!?

Hatta "üşenenler olabilir,aman onlar bizden kopmasın" düşüncesiyle,bi program yapılmış: sen cümleni yazıyosun,o "süsleyip" sana "ahaa, bak böyle yazıcaksın" diye gösteriyo. Sonrası da kopyala+yapıştır hesabı.. Amerikan icadı kesin,adamlar elektrikli süpürgeyi kullanmayı üşenip, kendi süpürenini icâd ettiler. Neyse ...

İlk albümünü dinlediğim bi adam için beni "satanist" ilân eden bi zât,şimdi kendisi 2. albümüyle hayranı olmuş ve hatta bununla yetinmeyip o şarkıcının ismine de yeni bi form katmış... Gel de gülme bu duruma;dinlemek "satanistlik"se hayranı olup adını değişik şekillerde yazmak ne? Hayranı olmak,bunu yapabilme hakkı verir mi? Dinime küfreden müslüman olsa bâri,insan "sen benden daha mı müslümansın" demeden edemiyo !

Sadece kelimeler değil, noktalamada da bi hezeyan mevcut ki "é" harfinin okunuşu bile bilinmez kimse tarafından ama kullanılır ... İmaj konusuna veya büyük harf olayına girmicem,çünkü bana ne ama bu konu artık batıyo bana !

Kardeşim, benimle " Türk'ché' " konuşmayın,"Türkçe" konuşun !

Msn'den de soğuttunuz,forumlardan da,diğer her hangi sitelerden de.Tartışa tartışa,engelleye engelleye kimse kalmadı arkadaş listelerimde ama devamı da gelecek bunların çünkü ben tek, onlar hepsi... (*) (**)


(*)Hatrı olanlar hariç...
(**)Ledia da benden... P:


Bakınız,ne kadar sakinim..

"Serzenişim,eylemlerim ve düşüncem devam edicek !.."

ÜçNokta

0 Vakâ
Tanıyorum bu tadı;daha önce de tatmıştım ! Aynı olasılıksız denklem ve bilindik bi doğrultu; gerisiyse sadece kurgu ! Uzak durun benden;yaklaşmayın ne yakınıma ne de uzağıma ! Yeterince şey biriktirdim artık;bu denklemi sadeleştiriyorum !..

Aptal,yazılmış tüm şiirler senin için !
Söyle,bu gece kaç ben katlettin !..

(Hiç işim olmazdı ama arkadaşlar "bakıyoruz da o niye yok;?" diye ısrar edince koydum,liseye kadar dayanır yaşı.Kendi adımı vermiş olduğum bi yazı...)

Kıl Oldum !

0 Vakâ
yeni bi diş fırçası almıştım (evet efenim, ben de fırçalayanlardanım dişlerini);böle bilmem kaç açılı,optimist bi fırça,pilli falan. pis işlerine âmel eden kullananları,müdavimleri de var kendisinin;kalçaları kilolu olmak üzre, kıllı-tüylü uzun bişey. neyse efenim, bozuldu!..

evet,bozdum; bozmuşum... sebebiyse ıslanmasıymış efenim;paylaşayım istedim kıllık sebebiyetimi.

bahtsız bedeviyim ben çölde kutup ayısına yolunu soran ! >_>

Ses İle Bardak Mı Kırılır?

0 Vakâ
bi kafede ses ile bardak kırma (rezonans ile) diye bir konu okudum.engin leb-i derya aklımdan kıça sürülesi bir fikirle yazdım.

rezonansın akustik bir mahal içerisinde tutturulabileceği büyük fizik camiasına inmiş vahiyler arasında yer almaktadır.kutsal kuantum fiziğini de danışıldığı halde, daha bunu baş tarafta bulunan ağız organı ile gerçekleştiren görülmemiştir.zira kıpraşıma eş değer ses zaten bizlerin algılayamayacağı bir dalga boyuna sahiptir.ancak kasmayın, bardağı alın elinize, ağzını açıp bağırır gibi yapıp çarpın yere doğru; hatta çarpmayın,parmaklarınızı açın.bu sayede rezonansı-frekansı kasmak yerine, yerin merkezi çekim sisteminin yardımcı kaynağının faydasını görecek ve yarı evreka vari bir edayla bardağı tuz-buz yarı kütlesine çevirmiş olacaksınız.

bu sayede de ailenizden yaşça büyük birinden taze fırça yeme olasılığınız ve fırça ile yükselecek rezonansın beyninizde zangırdadığını duyacaksınız.bardak kıramayan bu rezonansın kalbi nasıl kırabildiğini bulacak ve diyeceksiniz ki :

-Mehmet, ben senin ...


(aceleyle yazdığım için pek imlayla uğraşamadım,kafedeyim,kalkmam gerek. yani kısaca afedersin (: )

28.05.2009

Erdem Yener - Biografi

0 Vakâ


Kendisini de şu şekilde tanımlamış:

Sarki söylerim, söz yazarim, beste ve aranjman yaparim, reklam filmlerinde yardimci yönetmenlik yaparim, gitar, bass, klavye ve davul çalarim, ProTOOLS kullanirim, Istanbul'da yasarim, sigara içerim, PS oynarim, WE'de rakip tanimam, yemek yapmayi çok severim ama bilmem, hiç yapmadim, aslinda sevmem, yemek yapmayi sevme fikrini severim, fikirleri severim, sabit fikirliyim, sabit olan seyleri severim, hareketli olmayi severim, hersey sabit ben hareketliysem; bunun verdigi güven hissini severim, güveni severim, sevene güvenirim, güvendigime veririm...


(Alıntıdır)


MySpace Adresi

Erdem Yener 1981 yilinda Iskenderun'da dogdu. 7 aylikken yurumeye, 12 aylikken konusmaya baslayan ve okuma-yazmayi 4 yasinda ogrenen Yener, ailesinin akademik anlamdaki beklentilerini oldukca yukseltti. Ilkokul yillarinda ders calismaya ihtiyac duymadigi icin boyle bir aliskanligi olmayan muzisyen, enerjisini, ilerleyen yillarda derslerden cok sanata yoneltince her ne kadar hayal kirikligi yaratmis olsa da kendi yolunu cizmeye basladi.
Muzigin yani sira; karikatur, oyunculuk, radyo programciligi ve danscilik ile ilgilenen muzisyen, ergenlik cagindan itibaren tum bu alanlarda da var olmaya calisti. 13 yasinda sarki yazmaya baslayan Yener, 18 yasinda gitar calmaya basladi ve Ankara'da, +4 isimli ilk ve tek grubunu kurdu. 5 yil boyunca Ankara merkez olmak uzere, bir cok sehirde bar programi ve konserler vererek, gerek cover sarkilar, gerek kendi sarkilariyla bir cok seyirciye ulasti. Erdem Yener, 2003 yilinda Istanbul'a yerlesti ve Kedi Muzik'te bir sure mutfagi topladiktan sonra muzik yapmaya basladi. Bu cati altinda bir cok film muzigi, album ve jingle projelerinde; soz yazari, besteci, aranjor, solist ve icraci sifatiyla gorev aldi. Yener, muzigin yani sira bir film produksiyon sirketinde cast direktoru ve oyuncu kocu sifatiyla calismakta ve gecmis yillarin birikimini topladigi "Kirli" isimli albumunu muzikseverlere paylasmak uzere hazirliklarina devam etmektedir.

(Alıntıdır)


[Resmi Sitesi]


Ayrıca kendisini "DanKek" reklamındaki "bi sezonda 500 gol atan adam" veya "Flexi Kart" reklamındaki "erkek Polyanna" rollerinden de hatırlayabilirsiniz. Ve de Aylin Aslım'ın "Gülyabani" albümünde de yardımcı olmuştur(geri vokal+söz vb.). Kısaca; "Senin hayatta amacın ne lan, ne ayaksın sen ?" sorusuna vereceğim cevaptaki örnek kişidir Erdem Yener. Müzisyen, oyuncu, bestekar, üretici, karikatürist,aranjör, neşeli, yaratıcı.. Bu sıfatlara sahip olmak herkesin yapacağı iş değildir. benimde hayatımdaki tek amacım bir çok sıfat sahibi olmaktır, bu yüzden tebrik edilesi insandır Erdem Yener.

Erdem Yener - Belki

0 Vakâ



Belki bir parça ömür bulunur bir yerde

Belki içine biraz hayat konulur
Belki ölmeden insan olunur yine
Belki biraz da hava solunur

Belki bir gün

Ağaçlar kök salınca
Hepsi göğsüme batınca
Tek odalı kağıttan şatomda
Uyanırım belki

Yalnızken kırık yatağımda
Alışırım zamanla
Bu kadarı var bana hayatta
Yetinirim belki

Belki bir parça akıl bulunur bir yerde
Belki içine biraz zeka konulur

Belki bir gün

Ağaçlar salınınca
Rüzgar göğsüme dokununca
Camdan dışarı bakınca
Anlarım belki

Yatağımı onarınca
Dayanamam yalnızlığa
Daha fazlası var hayatta
İsterim belki

Erdem Yener - Myspace Adresi

Arkadaşlarıma Göre 'Ben'

0 Vakâ
Blogu açar açmaz "lağn,bakın ben n'aptım?" edasında iletişime (baknz. iletişmek) geçtiğim arkadaşlarımın ortak ricası üstüne eklememezlik edemedim efenim.Yoksa egoist olduğumdan falan değil... :P Ayrıca,sever-sayarım kerataları nesilleri tükenmekte olduğu için. (:

***

"Hastalıklı,kibirli,biraz paranoyak kisilik.sadece kendi uydurdugu bir takım seylere inanip o inançları doğrultusunda her b*ku yapmanın mübâh olduğunu kendine inandırmıştır.Ne kadar duygusuz ve soğuk gözükse de duygusallığın icinde boğulmaktadır.Anlayamadığım bir nefret duygusuna sahiptir.Devamli nefret eder her seyden.Her olayın, kendisine göre nefret edebileceği bir tarafını bulur,deşer durur. Zoru hemen yapar,imkânsız biraz zaman alır ... vs..."

[Ledia]

"Kendi varlığında taşıdğı yokluğu, yoğun dipsiz bi derinlikle doldurmuş ve hakkında 'en yapabilemez' insanı bile, kelime oyunları yaptırmaya gark eden sıradışı bi beyin,ruh ve iklime sahip melankolik moderatör/sözlük yazarı insanı...Hissedildiği ve farkedildiği üzre 2cümleye,5kelimeye falan sığdırılabilinemez;denenmesi bile fuzuli bir eylemdir..."
[Büşra]

"Arkadaşlarıma 'haccı' önerir gibi,ölmeden önce onunla mutlaka muhabbet etmelerini önerdiğim şahıs..."
[Emir']

"çekici kişilik + utangaç ve tutucu + esrarengiz + cömert ve sempatik + rahatına düşkün + duyarlı + hizmet etmekten zevk alır + kolay sinirlenmez + sinirlendiğinde susturulamaz + güvenilir + nezakete önem verir +iyi bir gözlemcidir + intikamcıdır + seyahat etmeyi sever + dikkat çekmeyi sever +dekorasyona meraklıdır + tempolu müzikleri sever ama çok değişkendir (?) + melankoliktir + takıntılıdır" [forumdan 'Marcia' nickli biri,zoru becerip yazmıştır;zirâ gerçek adını bile bilmem]

"Nikotin ve kafeinin ete-kemiğe bürünmüş halidir kendileri + telli çalgılar aşığı"
['AdıYokKendiVar' nickli,adını şuan hatırlayamadığım bi arkadaş;zirâ adı hakikaten olmayabilir]

"Türkçe ve Atatürk takıntılı yazar,admin insanı"
[Ersoy kardeş]

Voo-Doo Dollz, vol. #I

0 Vakâ
Bir ayrılığın anatomisi :

Kirlenmiş ruhunu astı omuzlarından ipe yıkadıktan sonra...

Hayatta artık hiçbir şeyin onu uzun süre mutlu edemiceğini öğrenmişti,aramaktan da vazgeçti zaten daha fazla mutsuzluk bulmamak için... Topladı tüm köklerini; bavulunu hiç açmamıştı zaten,tozunu aldı sadece. Dönüp birkaç kez bakındı etrafına,her şeyi hatırlamak istiyordu gördüğü...Gördüğü her şeyin hatırladığı gibi kalmasını istiyordu...Çekti kapıyı ve sonkez dönüp bakıp arkasını döndü...

Her şey zaten böyle başlamıştı;bir yerlere,bir şeylere ait olamama hissi yüzünden ve bu sebeple başlayıp biten yolculuklar sayesinde bavulunda sadece ucu sökük anılar kalmştı yanık renkli... Sevmeyi denemşti,sevilmeyi de ama sevmeyi başarsa da sevilmei becerememşti işte yine...

Kolay kolay kazınmazdı adı akıllara ama kolay unutulrdu ! Hiç bir konuya yoktu misafirliği;ev sahipliği de yapmaştı ! Kendini bildi bileli gölgesi hep aynı boydaydı;ordan oraya lanetini sürüklerken geçen ömrü ona,sadece yorgunluk ve bıkkınlıktan başka bir şey vermemşti. Öğrendiği tek şey alışamamaktı ve tek alışkanlğı da tek öğrenimlik tecrübesi olan gitmelerdi...

Sadece bir son arıyodu ama hep ortalarda dolanıyordu.Bağlı olduğu misine iplerinden kurtulmayı düşünmeyeli epeyce zaman geçmişti,denememşti bayadır... Artık,bir kukla oyununda olması gereken yerdeydi ve bu hiç rahatsız etmiyordu onu... Özlemeyi özlemişti;bir şeyleri özlemeyi hep sevmişti hiç özlenmese de ve tek kullanımlık hayatında edindği yasaklar-günahlar-cezalar ve geçici adreslerinden kendine bir zırh örmüştü kendisini diğerlerinden koruyan ...


Bir hayatı kanırtmak ...

27.05.2009

Beklenen Yağmur

0 Vakâ
senli günlerin koridorlarından geçerken vuruluyor tebessümlerim
ince yüzlü bir kadın oluyor duvarlar gölgesinde avunduğum
sana benziyor mevsimler çiçek açarken gelişini beklediğim
şehirler dağlarda kalan toprağa ağlıyor betonlar arasında
ben uzak ülkelerde üşüyorum dolunaysız akşamlarda
oysa susuz yaz aylarını bağışlayacak baharla biten bu sevda
yağmur düşmeyecek artık ve toprak kokmayacak kaldırımlar
sevdalinka düşecek dilimden her notası tarumar
saklanacak mektuplar kırık dökük çerçeveler arasında
ve mektup kaç hasreti biriktirir unutulmuş satırların arkasında

Sen Dizime Yattın;Ben Bi Masal Anlattım Ve Sen Büyüdün

0 Vakâ
bu gece mor ...
geç kalmışlığıma üzüldüm sevgili mor...
gidişin suskun,zira dönüşün kat kat muhteşem olmuş...
sihirli değneğinde gezinirken kelimeler
yine düşmüş yüreğinle beraber bu dizelere şiir olmuş...
tekrar ve tekrar hoş geldin...
yüz sürmekten haz aldığım duygulara...

MaviAlev'e...
...oralardan okuyabilirse diye.

Artık Biri Gitmeli

0 Vakâ
Aklımda muzdarip sonlar var ama:
Başladığı gibi bitmeli ve artık biri gitmeli,
Yazı-tura atmadan, bi yazı kalmadan kenarda..
Beklememeli legal cinayetleri ve ayrılık hoş gelmeli.
Saçmalı,savurmalı ayrılığın adlarını;
Sallanmalı eller ve bu rehavet çöktüğü yerden kalkmalı...
Aşk şarkıları çoktan protesto marşı olmuş bi aşka,
Birileri yaz,birileri kış; artık bahar gelmeli !
Büyümeli ve artık biri gitmeli...

[Sanırım yazabileceğim tek 'terk' şiirim]


Tek Kullanımlık Şiir

0 Vakâ
Bugün ayrılık şarkısını çaldı sokaktaki çingene.
Yaşlı gözlerime ihtirasla baktı,aşkımı okşamaya çalıştı.
Gözlerimi kaçırdım seni görür diye,korktum sevgilim...
Hissetti acımızı dünya,sustu bütün âlem;
Başım döndü,yere düştüm...
Gözlerimi açtığımda toprağın altındaydım;
Seni de gömdüm gözlerimde,afedersin...

Eski bi arkadaş,bâki bi ruhun eseri...

...Ruhum,Merizza...
 

Soğuk Nevâle... Copyright © 2008 Black Brown Art Template designed by Ipiet's Blogger Template