24.10.2009

Aylık Asayiş-Kontrol Raporu

0 Vakâ
Bu gece uyku tutmadı efenim, o yüzden konudan konuya atlayabilirim kısa tutmak için, takılmayınız...

Garipsenmicek bi durum açımdan ama insan, bazen de olsa, şaşırıyo. Önceleri yoğunluk, yadırgama falan diyo ama öyle olmadığını kendisi de biliyo.

Gece yarısından bu yana 2 Zooey Deschanel filmi izledim; 'duruluğu'na rağmen pek matah bi oyuncu değil, zaten filmlerde de pek görünmez kendileri ama nedense filmleri, konusuyla çeker beni. Alışılagelmemiş bi durum. Neyse, filmler cansıkıntısıyla izlenilicek ama hatırlanmıcak türdendi.

Sonra n'aptım?..

Okumaya güdümlendiğim serinin, bendeki, son kitabını okumaya niyetlendim bi ara ama hâlen saçma bi kamuflaja bürünmüş ergen kız hikayesi olduğunu düşündüğümden, vazgeçtim. Sonra sigara pakedime takıldı gözüm. Yataktan kalkıp kettle'ın tuşuna basıp su ısıttım, sallayarak geçiyo burdaki ömrüm çayları, vesselam.

Klinng!..

Sıcak suyu doldurup koridora çıktım, cebimde paketim, açık bi pencere vardı Allah'tan ki, kapriyle dışarı çıkmaktan yırttım bu soğukta. Hava eksi bilmemkaç derece, neyse... Pencerenin önünde dikilip, derin bi nefes çektim yeni yaktığım sigaramdan. Gün yeni aymış, gri tonda hava, maviye çalan bi gökyüzü falan... Bilirsiniz işte.

Son bikaç günde olanları düşündüm. Aklımdaki yüzlerin isimlerini hatırlamaya çalıştım -bazen tekrar yapmam gerektiğini hissediyorum- ve gariptir, hatırlayabiliyorum. Zaten derdim de hatırlayamamak değil, yüzüne vuran hava. Evinde olmadığını vuran keskin bi tipi fırtınası...

Bazen günaydın diyolar, ya da afiyet olsun. Hatta geçmiş olsun da dediler bi ara. Çünkü burada güneş doğmuyo, asla afiyet olmuyo yediklerin ve bişeyler tamamen geçmiyo... Dilekleri, gerçekten dilek.

Şimdi, askere gidince görürsün, deme. Zirâ bu şartlarda askerlik kolay. Kastettiğim, niçin orda olduğunla önemli... Askerlikte, o şartlar altında terbiye olman/eğitim alman gerekir ama burada olman sadece eğitim/okulken, neden bi de başka bi hengame çıksın ? Askerdeyken, oraya ait olursun ama burda hiçbi yere/zamana ait hissedemiyosun kendini. Bazen yurdun tel örgüleri önünden geçen çocuklar bakıyo bu tarafa, sanki hayvanat bahçesinde kafese kilitlenmiş hayvanlara bakar gibi. Zirâ, öğrendiklerini aklından silerseniz geriye sadece bi hayvan kalır. Ve şu an, o noktadan önceki noktalarda sek-sek oynuyorum...

Ben bunları düşünürken sigaram bitti, bardağın dibinde de, çay tadına sahip bi kireçli su kaldı. Pencereden devirip odama doğru döndüm, dışarıya açılan kapıdan izmariti fırlatıp odama girdim. Kalorifer yine yanmıyo sanırım. Zaten 10 dakika boyunca, pencereden 2metre ötedeki tellere dolanmış böğürtlen sarmaşığına ve üstünden geçen bulutlar ilâ kuşlara baktım bu soğukta. Bi de derler ki, gittiğin yer değil, nasıl gittiğin önemli... Ben de derim ki, bi de o yolun dönüşü var eşeğin gittiği su taraflarından geçen... Ya da teşbihte hata da olabiliyo, neyse...

Uyumam ve şu romana başlamamak için bahaneler bulmam, akabinde bikaç Mia Kirshner veya Dorothà Nvotova filmi izlemem gerek. Alışverişten döndükten sonra. Ve fazla düşünmemem...

Düşünmek, ibadet oldu bende.

Final cümlesi/konusu bulamadım, oyüzden haybeden haybeye filozof veyahut entel makara çevirip mastürbasyon yapmıcam. Ama, küçücük bi ihtimâliniz bile olsa kalıcak ev konusunda, yurtta kalmayın! Gecenin bi yarısı koridordan gelen seslerle dumura uğrayıp iki lafın belini kırmak fecî koyuyo insana o saatte, yatağımı özledim uleeyn! triplerinde arabeske bağlanıyosun efenim, abi nasihati kıvamında küpe olsun kulağına...

Şûh kalınız, efenim -Şûh. Bu kelimeye de tavımdır, haa-..

12.10.2009

İstasyon İnsanları

0 Vakâ
Demir kutuları bekleyen insanların dünyasında yankılanan öyküler bunlar. Tek ortak noktaları, belki de, aldıkları biletlerin nereye götüreceği olan insanların öyküleri... Bir insan zaten istasyona niçin gider ki? Sıradan ve kekremsi metal tadı gibi otobüs yolculuklarına inat, bi şeyler yaşamak için değil de, neden ?..

"Gitmesen..." derken ki duygusuzluk, "Bak, orda da mutlu olucaksın eminim ki..." derken ki inanmayışlık... Yalanlar uzun peronların arasında yankılanan sesle kaybolup giderken, kendini daha mı az günahkâr hisseder bi insan? Ya da uzaklaşıp giderken daha mı çok kurtulursun o şehirden ? O demir duvarlar daha mı sıcak?..

Belki evet, belki de hayır... Ama konumuz her yolculuğun başlangıcıyla ilgili; istasyonlar, peronlar, tren bekleyen yolcularla ... Bi insanın "neden" tren beklediğiyle değil de, beklediği o anlarla/olaylarla ...

Sâhi... Bi insan neden istasyona gider daha hızlı bi yolculuk biçimi varken ?...


Daha mı güvenli, daha mı zevkli, daha mı sıcak?.. Sadece bi kitabı aralıksız okuyabilmek için mi, ya da düşünmek? Muhabbetler daha mı dürüst olur, ya da büyüleyici olaylar mı ?..

Neden?..

9.10.2009

Yazarmış gibi yapmak

0 Vakâ
Hiç yazasım yok bu aralar; okuldu-yurttu-kitaptı falan, onlarla uğraşıyorum. Başınızı çevirip de bakmayınız, görmezden geliniz kusrumu...

Son dönemde neler dinledim; Aylin ve Yeo.. - "Yeo" ne lağn? "Teo" - ... Ehem ! Aylin ve Teo âşikâr zaten. Ama "makinadaki salata"dan gözüme - kulağıma- takılanlar bi garip. Hani derler ya, dinlediğin müzik hâlini yansıtır, diye. 'Kompleks' bi haldeymişim ('Karışık' diye bilinir ama aslen 'eli ayağına dolaşmak'tır), bi tepinesim bi böğüresim ve bi de uzanıp susasım var bu aralar ama vaktim ve hâlim yok vesselâm. Zaten bi de bu "kapalı alan" korkusu var. Düzeltiyorum, kapalı alandaymışım hissi.

Yok ya, saçmalıyorum harbi. Neyse, şey dicektim: O'nu, arkadaşlarımı, hatta yeni okulumu seviyorum. Mekân fena değil, trenler geçiyo dibimden, yağmur da bol. E o zaman sana batan ne ola yavrucuuuğm ?!?

Ben bunu bi düşünüyim, siz de o ara fırsatınız olursa bol bol Aylin, Teo, Ville, Apoc. , Collide falan dinleyin... Mâlumunuz üzre yanımda elektronik bi alet bulundurmadığımdan(!) ben dinleyemiyorum...

---------

'Alakaya Maydonoz' Köşesi:

Teo - Sevişirdik Bazen

şu dağılgan yüreğimi şu köpüklere imrenen
yüreğimi bir gün yollara atarsam
bir gün nehir yataklarına dolarsam korkarım
suyumun çoğu senden yana akacak

dünyanın ölümünü gördüm suyun toprağın
en yakın dostlarımın birer birer
vakitsiz açan çiçeklerin vakitli doğan çocukların
ölümünü gördüm ama kimse
inandıramaz beni öldüğüne sevgilerin

sanki bir kız hep yürürdü yollarda
evimin önünde ayağını silerdi paspasa
kapımı açardı gümüş bir anahtarla
sanki hep gelirdi
sevişirdik bazen

benimse ellerim titrerdi anının aklığından
saçlarına doğru titrerdi
şimdi kağıtların üstünde gidip gelen ellerim
titremez artık yolunu bilir şimdi

dünyanın ölümünü gördüm suyun toprağın
en yakın dostlarımın birer birer
vakitsiz açan çiçeklerin vakitli doğan çocukların
ölümünü gördüm ama kimse
inandıramaz beni öldüğüne sevgilerin

sanki bir kız hep yürürdü yollarda
evimin önünde ayağını silerdi paspasa
kapımı açardı gümüş bir anahtarla
sanki hep gelirdi sevişirdik bazen

 

Soğuk Nevâle... Copyright © 2008 Black Brown Art Template designed by Ipiet's Blogger Template